Türkçede bitki bazlı veya bitki temelli olarak kullanılan plant based ne demek hiç merak ettiniz mi? Bu kavramın gerçek anlamının bilinmesi hem sağlık açısından hem de çevresel ve etik açılardan büyük bir önem taşıyor. Çünkü bu terimin net bir tanımının olmaması ya da farklı yorumlara açık olması birtakım sorunlara yol açabiliyor. Örnek vermek gerekirse, bir ürünün “bitki temelli” veya “bitkisel” olarak pazarlanması, tüketicilerin asıl içerik veya ürünün sürdürülebilirlik derecesi hakkında yanılmalarıyla sonuçlanabilir. Bu nedenle, endüstrinin ve tüketicilerin bu terimi doğru bir şekilde anlaması ve kullanması gerekiyor. Yazımızın geri kalanında “plant based”i açıklarken Türkçesi için “bitki temelli” çevirisini kullanacağız.
Plant Based Ne Demek?
Öncelikle, “bitki temelli” teriminin tarihsel kökenine bir göz atacağız. Bu terim, beslenme alanında uzun sayılabilecek bir geçmişe sahiptir ve genellikle bitki kaynaklı yiyecekleri veya bitkilere dayalı diyetleri ifade etmek için kullanılır.
Et, süt ve diğer tüm hayvan kaynaklı ürünlerin yerine bitki kökenli alternatiflerin tercih edilmesini kapsar. Ancak bu tanım geniş bir yelpazede kullanılabildiği için bazen belirsizliklere yol açabilir.
Plant Based Teriminin Kökeni ve Plant Based Treaty
Cornell Üniversitesi biyokimyacısı Dr. Thomas Colin Campbell, 1980 yılında, Ulusal Sağlık Enstitüleri’nde (NIH) düşük yağlı, yüksek lifli ve sebzelerle zenginleştirilmiş bir diyetin kanser üzerinde olası tedavi edici etkilerini ve kanser riskini azaltma potansiyelini araştırıyordu. Campbell, bu beslenme modelini tanımlamak için hayvan savunuculuğu çağrışımlarından uzak ancak “vegan” kelimesinin sunduğu beslenme bağlamını yansıtan kısa ve öz bir terim arıyordu. Bu arayışın sonucunda da beslenme bilimi dünyasına “bitki temelli” terimini kazandırmış oldu.
“Çalışmalarımın ve fikirlerimin herhangi bir etik veya felsefi düşünceden değil, tamamen bilimden geldiğini vurgulamak istedim” diyor The New York Times’e verdiği bir demeçte.
Fakat Colin Campbell yalnızca bitki temelli gıdaların tüketilmesini değil aynı zamanda bu gıdaların doğal, işlenmemiş ve sağlıklı formlarının tercih edilmesi gerektiğini düşünüyordu. Bu nedenle ilerleyen süreçte, bitki temelli beslenmede izole edilmiş besinlerin ve/veya bitki besin parçalarının (rafine karbonhidratlar, şeker ve beyaz un) sağlıklı olduğu fikrinden kaçınmak için “plant based terminolojisine” işlenmemiş gıdalarla bitki temelli beslenme anlamına gelen “whole” kelimesini de ekledi. Bu, whole food plant based olarak da kullanılıyor.
Campbell bitki temelli ifadesinin, insanları hayvansal gıda tüketiminin çevresel etkileri konusunda bilinçlendirmenin bir yolu olarak da işlev görebileceğini düşünüyor:
“Çevre sorunu çok önemli bir mesele ve bitki temelli ifadesi, daha geniş bir bağlamda düşündüğünüzde oldukça işe yarıyor” diyor aynı demeçte.
Bitki temelli beslenme kavramı, sağlık için daha faydalı bir seçenek olmanın yanı sıra çevresel sürdürülebilirlik açısından da önemli bir rol oynar. Bu kavram, hayvan kaynaklı gıda sisteminin yol açtığı küresel ısınma, biyoçeşitlilik kaybı, ormansızlaşma, su kaynaklarının tükenmesi ve toprak yapısının bozulması gibi çevresel sorunlara karşı da bir çözüm niteliği taşır. Bu noktada plant based konseptiyle paralel olarak Plant Based Treaty (Bitki Temelli Antlaşma)’ye de değinmemizde fayda var. Kısa adıyla PBT, hayvan temelli gıda sisteminin çevresel etkilerini azaltmayı ve sürdürülebilir bir bitki temelli gıda sistemine geçişi teşvik etmeyi amaçlayan küresel çapta bir antlaşmadır. Her geçen gün etkilerine daha fazla şahit olduğumuz iklim, okyanus ve biyolojik çeşitlilik krizlerini ele almak amacıyla ortaya çıkmış olan bu girişim, Paris İklim Anlaşması’nın iklim kriziyle mücadelede önemli bir adım olmasına rağmen hayvancılığın etkileri konusunda sessiz kalması sonucunda ortaya çıktı.
Artık bilim insanları ve çeşitli kuruluşlar da fosil yakıtlarla mücadelenin tek başına yeterli olmadığını, bitki temelli gıda sistemlerinin gezegenimiz için daha sürdürülebilir bir seçenek olduğunu ve Paris Anlaşması hedeflerine ulaşmak için önemli olduğunu sıkça vurguluyorlar. Plant Based Treaty’nin amacı da bilimsel kanıtları ve uluslararası işbirliklerini kullanarak toplumun farklı kesimlerinin desteğiyle beraber, hükümetlerin politik alanda değişiklikler yapmasını ve bitki temelli beslenmenin teşvik edilmesini sağlayarak küresel çapta iklim kriziyle mücadelede önemli bir rol oynamaktır.
Plant Based Treaty’i imzalamak için buraya tıklayabilirsiniz.
Bitki Temelli Beslenmek ve Vegan Olmak Aynı Şey Midir?
Bitki temelli beslenme, çoğunlukla işlenmemiş meyve, sebze, tam tahıl, baklagil, kuruyemiş, tohum, ot ve baharat gibi bitkisel besinlerden oluşur. Birçok insan, bu terimi kullanarak %100 bitkisel beslendiklerini ifade etse de bazıları az miktarda hayvan ve hayvan kaynaklı ürünleri tüketir veya dönemsel olarak bitki temelli bir diyet uygular. Vegan beslenme ise tamamen bitkilerin kaynak olarak kullanıldığı; süt ve süt ürünleri, yumurta, balık, et, bal veya jelatin gibi hayvan kaynaklı bileşenler de dahil olmak üzere hiçbir hayvansal ürün içermeyen bir beslenme şeklidir.
Fakat veganlık bir diyet olmaktan öte, yaşam tarzıdır. Hayvanlar üzerinde test edilen her türlü üründen kaçınan; kürk, deri, yün gibi hayvan kaynaklı hiçbir malzeme kullanmayan, hayvanat bahçeleri ve sirkler gibi hayvanları eğlence adı altında veya ticaret amaçlı kullanan her türlü etkinlik ve eğlenceyi desteklemekten kaçınan bir yaşam sürmek anlamına gelir. Kısaca sadece yemeklerle sınırlı bir diyet değildir.
Bitki temelli beslenme ve vegan yaşam tarzı, bireylerin sağlığına ve gezegenimizin geleceğine olumlu katkılar sağlar. Bitki temelli beslenme, sağlıklı bir diyet modeli sunarken aynı zamanda hayvan kaynaklı ürünlerin tüketimini azaltarak çevresel kaygıları da hafifletebilir. Her iki yaklaşım da önemli ve etkili adımlardır ve sürdürülebilir bir dünya için ilham verici birer örnek teşkil ederler. Ancak unutmamak gerekir ki tüm türlerin sağlıklı ve özgürce yaşayabildiği, daha adil bir geleceğin yolu vegan olmaktan geçiyor.